Öncü Partizan’ın Misyonu

2543

Tarihsel bağlamı içerisinde, oldukça önemli bir konumda olan Öncü Partizan ismini seçmemiz, tesadüfi bir olay değil bilakis bilinçli bir tercih ve iddianın kendisidir. Tarihi, tarihsel olayları kaba bir hafıza tazeleme, anı-anlatı derekesine indirgeme, görev savma vb şeklinde görmüyoruz. Tarihi her bir okumayı, birer ders, tecrübe, olumlu-olumsuz tüm yönleriyle öğrenme, bugüne ve yarına rehber niteliğinde ele alıyoruz. 1972’den bu yana kan ve can bedeli yaratılan tarihimizin, basın-yayın, kültür-sanat vs alanlarda yeterince, olması gerektiği şekilde temsil edilmediği malum. Bu temsiliyet sorununa rağmen, özellikle 1990’lı yıllardan bu yana(bazen kesintiler yaşansada) basın-yayın alanında önemli bir birikim ve tecrübenin olduğunu belirtelim. Bazıları tarihi kendileriyle başlatıp, her bir meselede sanki öncesinde bir sözümüz yokmuş gibi davransada, Kaypakkaya geleneğinin tarihsel birikim ve mirası bir çok meselede yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.


Böylesine nitelikli ve tarihsel bir miras üzerine bina etmeye çalıştığımız bu yeni atılımın, omuzlarımıza yüklediği sorumluluğun bilincindeyiz. Devrimci bilinç ve cüreti kuşanma iddia ve sorumluluğuyla ama önce öğrenci, öğrenen, araştıran, sorgulayan, gelişim ve ilerleme dinamiğini canlı tutan bir yolun yolcusuyuz. Sınıf mücadelesinin bin bir çelişki ve zorluklarla bezeli bu engin denizinde yüzebilmek için sahip olmamız gereken, ideolojik, politik, örgütsel ve kültürel silahları, bir yanıyla tarihimizden bir yanıyla mücadelenin bizzat içinde bulunarak edineceğimizi biliyoruz.


İtiraz edip karşı çıktığımız, nihayetinde beraber yola çıktıklarımızla yolları ayırıp, yeni patikalara açıldığımız bu yolculukta, burjuva-küçük burjuva her türlü fikir ve eylemle keskin, cepheden bir mücadele öncelikli görevlerimizdendir. Burjuva yoz kültürün, bürokratizmin, şefciliğin, kibir ve ukalalığın “komünist kadrolar” da vücut bulduğu, eleştiri-özeleştiri silahının paslanmaya terkedildiği, kitlelerin önce öğrencisi olma tezinin kitleleri “geri, cahil, sürü” misali görüp Kaf Dağı’ndan burun ucuyla selamlayanların bünyeyi ele geçirdiği ve tüm bu çürümeye karşı duranların birer birer tasfiye edildiği bir vücudun kısmi operasyonlarla kurtarılma şansı kalmamıştır. Ya bünyeyi içerden kemirip günden güne çürüten bu burjuva-liberal virüse karşı amansız ve acımasız bir mücadele yürütüp bünyeyi kurtaracağız ya da seyirci pozisyonunda bu çürümeyi film seyreder gibi izleyeceğiz. Hareketimizin tökezlediği bir çok tarihsel süreçte elinden tutup ayağa kaldırmasını bilen tabanımızın da geldiği, durduğu yeri sorgulayıp, keskin bir ideolojik kültürel mücadele yürütmemiz kaçınılmaz.


Derdimiz örgütsel bazı hesaplaşmalar ya da devrimci mücadele üzerinden kendimize prim sağlamak değil. Bu topraklarda enternasyonal proletaryanın öncü kurmayı olarak sahneye çıkan hareketimizin, gelinen aşamada bırakalım bu öncülük misyonunu, küçük burjuva devrimci hareket olma noktasında dahi ciddi sancılar yaşadığı gerçekliğiyle hesaplaşmak, Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin biricik adresi olan hareketimizi istenilen seviyeye taşıma kaygısıdır bütün derdimiz. Kaypakkaya geleneğinin dağınık, parçalı ve burjuva-küçük burjuva fikir ve anlayışlarla sarmalandığı bu tarihsel momentte, her birimizin daha fazla sorumluluk alması, devrimci cüret ve bilinci kuşanarak daha fazla öne çıkması elzemdir. Bugün böylesine bir birlik arayışı için örgütsel bir ayrışmayı anlayamayanlara kısa süre içerisinde neyi hedeflediğimizi, nasıl gerçekleştireceğimizi politik-pratik hattımızla anlatabileceğimizi düşünüyoruz.


İlgiyle takip edenlerin, merakla bekleyenlerin, şüpheyle yaklaşanların, burun kıvırıp kendi konforlu alanlarından kafa sallayanların varlığından haberdarız. Nasıl bir yola girdiğimizin, ne tür zorluklarla karşılacağımızın da farkındayız. Mümkündür ki kısa sürede çok ağır darbeler yiyebilir, daha yola çıkarken tökezleyebiliriz. Lakin bizi korkusuz ve gözü kara kılan, sahip olduğumuz ideolojidir, sınıf mücadelesinde mevzilendiğimiz konumdur, tarihsel haklılığımız ve ezilen-emekçi halkın görkemli varlığıdır. Dönemsel, taktik yenilgiler alabiliriz ama stratejik olarak kazanacağımıza olan inancımız tamdır. Önder yoldaş Kaypakkaya’nın belirttiği gibi “az olsak bile kararlı olalım”…


Birlik-mücadele-birlik şiarını kendisine rehber edinen Öncü Partizan’ın bu tarihsel yolculuğuna selam olsun.

Bedreddin Kawa

Önceki İçerikÖncü Partizan’dan Kitle Toplantısı
Sonraki İçerikKimlik Eksenli Sınıf Siyaseti Üzerine!