Son günlerin sosyal medya fenomeni ve derin devlet lordu Peker’in açıklamaları gündemi meşgul ediyor. Bu fırsattan istifade etmek isteyen burjuva ve küçük burjuva demokratlar “temiz toplum” söylevleriyle sistemin sürdürülebilirliğine dair tartışmalar yürütüyorlar. Sanki burjuva demokrasinin derinliklerinin sistemle ilişkisi aşikâr değilmiş, sanki kitleler basit anlamda sadece aldatılmış ve bu ilişki ağından habersizmiş gibi bir referans noktası oluşturularak gerçeklikle bağı olmayan uçuk tespitlerle süreci açıklama arayışına giriliyor. Bu durum üzerinden geliştirilen bakış açısı su katılmamış burjuva liberalliğinden öte bir şey değildir. Bu bakış açısı sadece sistemi kavramamakla kalmıyor ama aynı zamanda sistemin parçası olan bir sahiplenme de içeriyor. Çünkü bu yaklaşım sahipleri sistemi göz ardı edip, Erdoğan kliği üzerinden süreci ele alırken bunu bir alt üst oluş süreci bağlamında sonun başlangıcı olarak gösteriyorlar. Böylece oynadıkları yarış atını da belli etmiş olurlar. Devletin içerisindeki Kemalist, İslami ve liberal klikler bir bütün olarak görmezden gelinir. Erdoğan kliği ön plana çıkarılarak muhalefetteki klikler es geçiliyor. Bu durum, Kemalist ve burjuva liberal kliklerin demokrasi gücü ve müttefik olarak algılandıklarının da itirafıdır.
Saflarımızda 6 ay içerisinde yaşanan tartışmalar sonucunda devrimci mücadelenin yeniden inşası sürecine girdik. Birincil derecede etkinlik alanımızda yer alan kitle, SMF ve Gazete Patika oportünizmi ile temaslarında devamlı zehirli burjuva liberal palavralarla karşılaşıyor. Bu burjuva liberal sapmaya karşı kendi cephemizden yanıt geliştirmemiz zaruri bir hal almıştır.
“Pis kokular yayan burjuva gerici sınıf sistemi ve iktidarı büyük bir teşhir süreci yaşayarak kitlelerin güvenini yitirecektir. Zaten yönetemez ve yürütülemez durumunda olan faşist iktidar, bu son kirliliği ve kokuşmuşluğu ile iyice teşhir olacak ve amiyane deyimle hallaç pamuğu gibi dağılacaktır. Öyle ki, beklenmedik gelişmeler gündeme gelerek önemli siyasi süreçlerin gelişmesine vesile olacaktır. Gerici sınıfların kuvveti kendi suç ve kirliliklerini kapatmaya yetmeyecektir. Toplumsal dinamikler ve gerici sınıfların iç çelişkileri, ifşa edilen ya da olan gerçek yüzlerini gizlemelerine olanak vermemektedir. Bugünkü durum ve şartlar Susurluk dönemi şartlarıyla bir ve aynı değildir. O günkü burjuva dalaş, genel toplumsal durum ve siyasi konjonktür, suçlarını örtbas edip geçiştirmelerine uygundu, bugün bunu yapmanın şartları çok daha zordur. Erdoğan’ın belli ortaklarını tasfiye etmeye dönük bir fırsatçılığı veya tezgahından bahsedilse bile, bu kirlilik ve it ölüsü gibi yaşanan pis kokular Erdoğan’ı da içine alacak, iktidarını sarsacaktır… İtirafçı unsur Erdoğan-AKP/MHP iktidarının sağlam bir destekçisi, gizli ortağı, yasadışı örgütlenme ve gücünün bir unsuruydu. Ondaki yangının iktidarı sarmaması düşünülemez.”
Görüldüğü üzere tüm burjuva iktidar algıları Erdoğan’a ve suç ortaklarına dairdir. Gerici sınıf sistemini yıkacağı söylenen sürecin tüm açıklaması AKP kliklerine indirgenmiştir. Bu anlayışa göre, Kemalist bir klik, burjuva sistemin bekasında herhangi bir etki sahibi değildir. CHP-İP ittifakı ise ısrarla görmezden gelinmiştir. Şu anda toplumsal taban açısından AKP karşıtı esas güçler (HDP haricinde kalanları) düpedüz Türk büyük burjuvazisinin temsilcileridir. Bu bakış açısı sadece AKP’yi sarsan bu sürecin temel özelliğini kaçırılmakla kalmıyor; aynı zamanda AKP’ye alternatif olan güçlerin, burjuva sisteminin öteki klikleri olduğu gerçekliğini de ustaca ıskalıyor. Şüphesiz Gazete Patika, CHP merkezli bu burjuva kliğe oynamakta ve umut bağlamaktadır. Koca “devrimci fiske” hamasetinin bir balondan ibaret olduğu gerçekliği orta yerde durmaktadır. Tam da bu noktada sistemin oligarşik faşist karakteri Erdoğan’a indirgenmekte ve onun gitmesi ile faşist iktidarın yıkılacağı palavrası sıkılmaktadır. Türkiye’de Kemalist faşizm, İttihat ve Terakki’den bu yana her faşist sistem gibi oligarşik bir karakter taşımaktadır.
Kısa kesintili süreçler dışında bu oligarşik faşist liderlerin ve ‘dostlarının’ esasta iktidar olduğu dönemler boyunca, partiler ve liderler değişmiş fakat faşist sistem baki kalmıştır.
Her faşist liderin düşüş süreci kutlanabilir fakat onun yerine bir başka faşist veya burjuva kliğin geleceği koşullar kitlelere devrimci bir fiske olarak yutturulamaz. En azından burjuva siyasetçiler dünyası dışında böyle bir zaferin sahiplenilmesi ilginç bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Marksist teoride ve siyasette zafer, mülkiyet dünyasını alt etmek ve komünist hareketin siyasal hedeflerini inşa süreci ile açıklanabilir. Peki, Gazete Patika yazarı sağlıklı bir kafa ile bu değişimi zafer olarak sunuyorsa, zafer kavramını neyin üzerine kuruyor?
“Olağan koşullarda, komünist ve devrimci teori, söylem ve mücadelenin, bilimsel ve haklı olma niteliği bakımından tüm insanlığı kucaklayarak ve yakaladığı yükseliş ivmesine bağlı olarak da dünya devrimine çıkması gerekirdi. Lakin ne yazık ki, bu olmadı, bilakis yenilgi sürecine girilerek gerilemeler boy gösterdi. Siyasi ve örgütsel bakımdan yaşanan bu tablo ve sonuç, hiç kuşkusuz ki, komünist teori ve devrimci mücadelenin miadını doldurarak tarihe karıştığı, dinamizmini yitirdiği anlamına gelmez. Tam tersine komünist teori ve onun öngördüğü sınıflar mücadelesi aktüel, dinamik bir süreç olurken, bilimsel geçerliliğini de sürdürmektedir.”
Bu bölüme dikkatlice bakıldığında vurgulanan şey bilimsel olma, haklı olma, insanlığı kucaklama süreçlerinin neden yenilgi ile sonuçlandığına dair oldukça kafaları karışıktır. Bu durum sebebi de oldukça basittir. Toplumsal yaşamın burjuva ve pragmatist ahlakı, bilinci ve tepkileri halk içinde de etkilidir. Halk; haklılık, bilimsellik, meşruluk, adalet kavramı ile hareket eden bir toplam değildir. Bunu böyle kavramak düpedüz saçmalık olacaktır. Bu popülist söylemlerin kendisi fena halde hamaset içeriyor. Kaypakkaya yoldaşın bu hamasetten kopuşunu anlamayan Gazete Patika yazarlarını, ulusal baskıyı kimler yapar ve faşizmin kaynağının dış merkezli mi olduğu yoksa doğrudan egemen ulusun ezici çoğunluğunun ruh hali ve eylemlilikleri bütünü üzerine mi yükseldiğini Kaypakkaya yoldaştan öğrenmeye çağırıyoruz. Mülkiyetçilik, şovenlik, erillik veya türcülük gibi her bir hegemonya toplumun büyük kesimi tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmektedir. Halkın tavrını değiştirmek istiyorsak bu gerçeği kavramalı ve onlara gerçekleri anlatma mantığının ötesine geçip, kurtuluşun zorbalıkta değil, özgürlük ve sosyalizmde olduğunu kavratmamız gerekmektedir. Sistemin politikalarına angaje olma ve onu benimseyip yeniden üretmenin geniş yığınların çıkarına olmadığını kavratmamız gerekmektedir. Yoksa yolsuzluğun, katliamların ve faili meçhullerin varlığını insanlar bilmiyor değiller. Sadece bu durumları çeşitli gerekçelerle akılsallaştırıyorlar. Kürtlere zulüm yapıldığını bilirler fakat gerçekler işlerine gelmediği için bu gerçekliği reddederler. Kitlelerin kavrayamadıkları gerçek bu zulüm çarkı ile boyunduruk altında oldukları, kurtuluşları için tahakkümün parçası olmayı reddetmeleri ve mülkiyetçi anlayıştan sıyrılmaları gerektiğidir. Tüm faili meçhullerin arkasında devletin parmağı olduğu aşikârdır. Burada meçhul olan kullanılan tetikçiler ve organizasyondur. Sistemin tüm zorbalıklarının faili; sistem, devlet ve toplumun dayandığı ikiyüzlü ahlaki yapıdır.
Kısacası Gazete Patika yazarları, dünyada devrimci yükselişteki yenilginin nedenini anlamak istiyorlarsa kendi zihinlerinde yeniden üretip Marksizm diye palazlandırdıkları burjuva siyasal sapmaya bakmaları yeterli olacaktır. Bugün hamasi söylevlerle perdeledikleri şey, toplumsal kurtuluş mücadelesini burjuva kliklerin omuzlarına yükleme arayışlarıdır. Bu durum gün gibi ortada durmaktadır.
Komünistler, “Buna karşın, geniş toplumsal kitleleri gerici sınıflar ve siyasi partilerinin peşinden sürüklenmesini engelleyemediler. Gerici sınıfların gerçek yüzlerinin kitleler tarafından görülmesini sağlayamadılar. Ya da kitleler bunu görmedi, görmek istemedi. Çünkü onlarca iktidar ve klik iktidarları değişim süreçleri, yüzlerce katliam, binlerce ölüm, cinayet, en ağır baskılar ve kesintisiz sömürüye yol açtıkları sonuçlar zengin bir tecrübe olarak gözler önündedir; gözler önünde olmasına karşın komünist ve devrimcilerin propaganda ve mücadelesi gerekli kabulü görmemiş, gerekli sonuçlara ulaşmamıştır.”
Gazete Patika yazarları sadece zulümleri anlatmakla yetiniyorlar ama sorun zulümlerin kime hizmet ettiği ve halkın bu suç ortaklığından bir fayda edinemeyeceğini anlamasını sağlamaktır. Fakat bunu Patika yazarı ve yazı kurulu da bariz bir şekilde anlayamamaktadır.
“Burjuvazinin sahip olduğu olanaklar çerçevesinde yürüttüğü demagoji ve manipülasyon kitlelerin aldatılması veya yönetilmesinde rol oynadığı gibi, uyguladığı ağır baskı ve faşist şiddet de halk kitlelerini sindirerek sesiz kalmalarına neden olmaktadır. Ancak, komünist ve devrimci güçlerin izlediği siyasetler de kitlelerin gerici sınıflardan kopup devrime gelmelerini sağlayamayan bir başka etmendir.”
Sanki kitleler salt kandırıldıkları ve korkutuldukları için sessiz ve destekçiymiş gibi kavranıyor. Halk bu suçun doğrudan iştirakçisi ve tarafıdır. Halkın çoğunluğu serbest bırakılsa, her tarafta Kürtlere, Alevilere ve diğer toplumsal kesimlere katliam yapabilecek önemli bir radikal eğilim söz konusudur. Bu eğilimi salt egemen güçlere atfetmek sistemin ne demek olduğunu kavrayamamak ve inkâr etmektir. İnsanlar vicdan ve çıkar arasında kaldığında genellikle mülkiyetçi ruhla çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Bizler, bu gerçeklikten ötürü komünist perspektifi değil, politik çıkar vurgusunu öne çıkararak halka gerçek çıkarı ile vicdanı arasında bir uçurum olmayacağını göstermeliyiz.
“Gerici sınıflar ve iktidarlarının gerçek yüzü, tüm karakter ve kirlilikleri, çürümüşlükleri, çetecilikleri, katliamcılıkları ve kokuşmuşluklarıyla köhne örgütlenmeleri tarafından ifşa edilmekte, büyük bir itiraf dizisi sergilenmektedir. Aralarındaki çıkar çatışmasından, birbirilerini tasfiye etme çabasından, rantın paylaşılmasındaki çelişki ve uyumsuzluktan, sınıf karakterlerinin kaçınılmaz açmazından ve bencil çıkarın iç çelişkisinin bir tezahürü olmasından da olsa, birbirilerinin kirli çamaşır ve suçlarını sere serpe ortalığa saçmaktadırlar. Gerici sınıflar ve iktidarlarının temel örgütlenme biçimlerinden biri olan kirli suç ve katliamcı çetelere dayalı yasadışı örgütlenmeleri tarih boyu komünist ve devrimcilerin açıkladığı bir gerçektir. Bugün bu gerçek ilgili kirli suç örgütlenmelerinde yer alan unsurlar tarafından deşifre edilmektedir.”
“Deyim yerindeyse, bir devrimci fiske bile gerici sınıf iktidarının yerle yeksan edilmesine adeta yeterlidir.”
Hâlâ Kemalistlere bir atıfta bulunmayan yazarımız, AKP-MHP ve derin Kemalist ittifakın karşısındaki CHP-İP eksenli Kemalist ve İslamcı kliklerin ve de onların derin temellerinin hesap dışı bırakıldığı bir temizlenme süreci sonucunda devrimci fiskeyi vurmaya hazırlanıyor. Yazara üzülerek söylememiz gereken şudur ki; faşist sistemde egemen klikler arası bir parçalanma ve oligarşik kliklerin değişimi söz konusudur. Bunun sebebi egemen klikler arası çelişmeler, uzlaşamaz ve ittifakı sürdüremez bir noktaya varmıştır. Kapitalist-emperyalist sistem içinde pek bir dostları kalmamış olan bu klik, küresel suçlarıyla çok sayıda dünyada ve Türkiye’de bolca düşman kazanmıştır. Uluslararası ve Türkiye’deki dengeler bu egemen kliklerin tasfiyesini dayatmaktadır. Sermayenin müsadere edilmesi ve Fetö borsası gibi yöntemlerle el konulması burjuvazide AKP oligarsik faşist kliğine karşı güvensizlik ve kaygı yaratmaktadır. AKP- MHP ittifakının sorunlu yükü burjuvazi için probleme dönüşmüş ve değişim arayışını Türk burjuvazisinin çoğunluğu için zorunlu hale getirmiştir. AKP karşıtı söyleve sahip ana akım muhalefet; AKP’yi mülteci meselesini büyütmek, Kürt meselesinde KDP ve PKK’nin güçlenmesine sebep olmak, dış politikadaki agresif politikanın dayanakları, piyasa ekonomisi, eş dost kayırmacılığı üzerinden tek başına pastayı yemek, erke dayanarak haksız rekabette bulunmak ve müsadere gibi meseleler üzerinden eleştirirken kendi faşist arzularını apaçık ortaya koymaktadır. Yaşanacak değişim faşist sistemde bir restorasyon eksenli durmaktadır. AKP ve Kemalist siyaset içinde yaşanan çatlaklar ve cemaatlerde yaşanan bölünmeler bu iki ana akımda da temsilcilerini yaratmıştır. Erdoğan’ın eski yol arkadaşları ile Kemalist düşmanları dost olmuşken, Kemalistlerin de önemli bir kesimi Erdoğan ile ittifak kurmuştur. Hali hazırda AKP’nin boşluğunu bu eski AKP’liler, Fettullahcılar ve Kemalist dostları dolduracak gibi görünmektedir.
“Dolayısıyla devrimci mücadele güçlerinin bugün olmasa da, devam edecek olan sürece dönük pozisyon alıp örgütsel güçlerini militan mücadelede konumlandırmaya acil önem vermelerini gerektirmektedir. Mevcut durumda küçümsenemez bir irade, bir mücadele ve militanlık sergilenmektedir. Bu tablonun ilerletilerek güçlendirilmesi elzemdir.”
Hamaset öyle bir noktaya varmıştır ki devrim kelimesinin kendisi bile militan iken nasıl bir militan olmayan devrimci konumlanış alanını şu ana kadar sahiplendikleri ilgimizi çekmektedir. Ayrıca devrim meselesini belirsiz bir geleceğe erteleme tutumları da açıkça görülmektedir.
“Devrim ve devrimcilik bu düşmanlarına karşı mücadeleye odaklanırken, bencil hırs ve ego peşinde koşan kimi aymazların tasası devrimci dinamikleri zayıflatmaya odaklıdır. Lakin bu, onların küçük-burjuva sığ dünyalarının eseri olarak yaşadıkları kendi talihsizliklerinden ibarettir. Devrime ve devrimcilere çelme takmaya kalkışanlar burjuva yaşama iltihak etmekten ileri gidemeyecektir… Bizim işimiz devrim düşmanlarıyladır. Mücadelemiz bu dokudan feyz alır, almaktadır. İşte 18 Mayıs etkinliklerinin ihtişamı bunun kanıtıdır.”
Hamasi nutukları seven bu arkadaşlar biz sisteme karşı odaklanarak mücadele ederken ifade ettiğimiz devrimci düşünceler karşısında irkilip şahit olduğunuz tasfiye sürecine girişmişlerdi. Onlara o zaman da şimdi de dediğimiz şey şudur ki; sisteme karşı devrime odaklanmak zafere götürür, sistemi bir kenara bırakıp reformlara odaklanmak tasfiyeye götürür. Burjuva demokrat olanlar Tayyip karşısında CHP-İP ittifakının adaylarına oy vermeyi savunanlardır. Burjuva demokratlar, baş düşmana karşı ikincil düşmanı dost belleyenlerdir. Bizim karşımızda sonuna kadar açılan bir İBB kapısına sevindiğimiz olmamıştır. Mülkiyet dünyasının depremlerle insanların başına yıkılmasını biz kapitalizm ve sistem eleştirisi olarak ele alırken, depremi siyasete karıştırmayın diyenlerin vebaline ne mutlu ki ortak olmadık.
İşte bu nedenle hakkımızda post-modernist, radikal demokrat gibi temelsiz iddia savunanların burjuva düşün dünyasını açığa çıkaracağız. Kurum içi çözüm süreci ile geçmişin anti demokratik meseleleri gündemimizden kalkmıştır. Eğer sorunu olan muhatap çıkarsa da devrimci kurumlar hakemliğinde tartışabiliriz. Öte yandan burjuva düşün dünyası ile hesaplaşma görevimize kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bu düşün dünyasının devrimci hareket üzerindeki burjuva liberal etkilerine karşı mücadele ederek; ilkeler ve Marksizm temelinde devrimci siyasetimizi ortaya koyacağız.
-H.K Zachariadis