24 Nisan 1972 manifestosu, tüm tasfiyeci inkarcılığa inat, aradan geçen 51 yıla rağmen değerinden birşey kaybetmemiş, tersine vuku bulan gelişmeler ile ortaya koyulan ideolojik ve politik eksenin doğruluğu defalarca kanıtlanmıştır. Türk hakim sınıflar devleti ve düzeninintüm kırmızı çizgilerine açıktan bir itiraz ve savaş konseptini ifadeleyen partimiz ve mücadele tarihimiz, ağır darbeler almış olsa bile, TKP(ML)’den MKP’ye uzanan süreçte, ısrarlı bir şekilde sınıf mücadelesi içinde işçi ve emekçiler lehine sürdürdüğü kavgasına devam etmiştir / etmektedir.
Önderlik krizinin giderek parti krizi haline dönüştüğü, sağ tasfiyeci çizginin bir kurt gibi partiyi içeriden kemirerek zamanla hakim hale büründüğü şartlarda, değişik zaman dilimleri içinde devrimci itirazlarını yükselten iki parti gücümüz, gelinen aşamada örgütsel birlik kararına ulaşmışlardır. Partimiz, iki çizgi mücadelesi ve örgüt içi proleter demokrasi anlayışındaki tüm ileri teorik kavrayışına rağmen, bölünme ve parçalanmalardan kurtulamamış, bu durum adeta bir lanet gibi geleneğimizin makûs talihi haline dönüşmüştür. Parti, mücadele ve demokrasi konularındaki ilke ve amaçlar çoğu zaman teorik doğrular olarak kalmış, bunun pratik karşılığı esas olarak doğru temeller üzerinden kurgulanamamıştır. Bu teorik kavrayış, pratik olarak uygulama zemini yakaladığında ise gelişme ve kitleselleşme imkanı bulmuştur. Lakin bu ise sürekli hale getirilememiş, istikrarlı bir güce dönüşememiştir. Tarihimizden çıkarılacak en büyük ders, geleneğimizin en zayıf halkasının örgüt-parti sorunsalı olduğudur.
O halde esas yoğunlaşma alanımız parti olgusudur. Partinin inşa edilmesi, savaş içinde geliştirilip güçlendirilmesi, sürekliliği sağlanmış bir önderlik kurumunun dizaynı, canlı ve dinamik parti içi işleyişin oluşturulması, güvene ve bilimsel şüpheciliğe yaslanan yoldaşlık ilişkilerinin örgütlenmesi, 24 Nisan 1972’nin çizdiği kızıl güzergahın güncele ustaca uygulanması meseleleri temel görevlerimiz olarak kodlanmaktadır.
Devrimci Demokrasi ve Öncü Partizan kolektifleri olarak, temel konularda anlayış birlikteliği içindeyiz. Örgütsel birliğin gerçekleşmesi önünde herhangi bir engelin olmadığı bu şartlarda ayrı durmak, büyük bir sorumsuzluk olurdu. Uluslararası komünist çizgiden programatik görüşlere, örgütsel ilkelerden parti tarihimize bakışa kadar, esas konularda örgütsel birliği sağlayacak ortak kavrayışa sahibiz. Devrimin güncel sorunlarından savaşın örgütlenmesi meselesine dair farklı görüşlerin olması aleyhimize olmayıp, doğru yöntemlerle ele alındığında ise örgütsel gelişimimiz için büyük bir fırsat olarak görülmektedir. İki kolektif olarak ortak iş ve eylemler içinde yoldaşlaşmayı önümüze koyarak yol aldık. Birbirimizden öğrenmeyi ihmal etmedik. Teorik ilke ve amaçlarda çakışan yönümüzle birleşme kararını aldık. Mütevazi bu adımın büyük gelişmelere dönüşeceği umuduna sahibiz. Devrimin, sınıfın ve halkın çıkarı, tarihimizin yaratıcıları olan ölümsüzlerimizin talimatı birliği koşullamaktadır.
Parti tarih okulumuzun sunduğu pırlanta gerçeklerin dersleri ışığında; ilkesiz, güdük ve çaresizliğin dışavurumu olan göstermelik birlikler değil; ilkeli, kalıcı ve zafere odaklanmış bir birlik temel gündemimizdir diyoruz!
Birliğimiz; komprador faşist diktatörlüğün, emperyalist gericiliğin ve tüm sömürü ilişkilerinin devrimci zorla dağıtılmasını hedeflemektedir. Kurtuluş, 14 Mayıs burjuva seçim sandığının birbirinden kıymetsiz burjuva klikler arası çatışmasının pirus zafer sonuçlarından doğmayacağı gibi, sistem içi düşleri sandığın buzlu sonuçlarında boğulan reformist telkinlerden de doğmayacaktır. Kürt Hareketi’nin canla başla, etle tırnakla yarattığı mevzileri, kendi esas görevlerini bir tarafa koyarak pragmatist bir tarzda kendine “mülk” edinip, aklını oraya bağlayan oportünist uyanıklığın çıkmaz sokağına girmeyeceğiz. Kürt ve Türk Halkları’nın siper yoldaşlığı, ucuz faydacılıktan değil, mütevazi mücadele yoldaşlığından geçmektedir. Halkı silah başına değil, büyük bir iştahla sandığa çağıran reformist – oportünist “koalisyon”culuğun, Faşist Türk Devleti ile savaşan ezilen Kürt ulusu ve yoksul halkına gerçek bir yararı olmayacaktır. Devrim ustası yoldaşların döne döne ısrarla tembih ettiği gibi, “bir halkın ordusu yoksa, hiçbir şeyi yoktur”. Öyleyse “iktidar namlunun ucundadır!”. Bu bağlamda reformist düşkünlüğü büyük “düşleri” ile baş başa bırakıyor, küçük mütevazi adımlarımızla yürüyeceğimiz mücadele yolunda, bir kez daha devrim “iktidar sorunudur” diyoruz.
Birliğimiz; komünist topluma ulaşmada zorunlu tarihsel bir evre olan sosyalist devrimi gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen ve sömürülenlerin demir yumruğu olarak kendini konumlandırmaktadır. Elbette hatalarından öğrenen, “yenilen” büyük devrimlerin öğretici tarihsel dersleri ışığında devrimlerin alaşağı ettiği, pusuda bekleyen ve devrim sonrası koşullarda boy veren, yeni ve eski sınıf düşmanlarına karşı devrimci güçlerin kendini savunma hakkı vardır. Öyleyse, proletarya diktatörlüğü gereklidir. Değildir diyen ahmaklığı, MLM tarihsel bilincimizle reddediyoruz!
Birliğimiz; tüm tasfiyeci, revizyonist ve legalist anlayışların ana akım haline dönüştüğü şartlarda, Marksist evrensel zor ilkesine yaslanarak bir devrimci savaş örgütünü kurumsallaştırmayı görev olarak kabul etmektedir. Bu görevi lafta savunan tasfiyeci hokkabazlığa inat, gücümüz ölçüsünde başladığımız yerde, Vartinik’te atılan ilk adımların mütevazi ama can feda adımlarıyla ilmek ilmek öreceğiz. Bundan asla taviz vermeyeceğiz. Kaypakkayacı hatta sınıf mücadelesinde ısrarın olmazsa olmazlarından olan, yaşamın her alanını savaş siperlerine dönüştürmek tarihsel varlık gerekçemiz, bizi biz yapan kırmızı çizgilerimizdir. Bu tarihsel doğrultunun, “akıllı” ellerde, kıymeti kendinden menkul “dehalar” tarafından silikleştirilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Birliğimiz; çürüyen örgütsel yapılardan ve yozlaşan insani ilişkilerden sıyrılmayı, devrimci kültürle donanmış yeni insanı yaratmaya odaklanmaktadır. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olan kolektif parti hafızamız, iktidarı almış komünist parti kadrolarının sosyalist devrim koşullarında halka ve devrime ihanet yolunda revizyonist çürüme ve bürokratik yozlaşmayla raydan çıkacaklarını çoktan öğretmişti. Bu zirvede açığa çıkan dejenerasyonun iktidar öncesi zorlu mücadele süreçlerinde, daha erken, burnumuzun dibinde, dünkü yoldaşlık ilişkilerinden yeşerdiğini defaatle deneyimlemiş bulunuyoruz. Yeni insanı yaratma ve iki çizgi mücadelesi yoluyla onu her sürecin imtihanın da yeniden kalıba dökmenin vazgeçilmez yükünün omuzlarımız da olduğunun da farkındayız.
Birliğimiz; kurucu önderimiz İbrahim Kaypakkaya ve kanlarıyla kızıl bir güzergah çizen ölümsüz nice yoldaşımızın inşa ettiği geleneğimizin, sınıf mücadelesi içinde hakkıyla temsil edilmesini dert edinmektedir. Bu temelde birlik adımımız, ölümsüzlerimizin canlarını adadıkları devrim yolunda anılarını günde güce dönüştüren, onlara bir cevap oluşturmaktadır aynı zamanda. Birlikten doğan kolektif Maoist coşkumuzla, başta kurucu önderimiz Kaypakkaya yoldaş ve genel sekreterlerimiz Süleyman Cihan, Kazım Çelik, Cüneyt Kahraman, Cafer Cangöz şahsında, tüm ölümsüzlerimizi, bağlı yoldaşlığımızın en içten duygularıyla selamlıyoruz!
Birliğimiz; kadınların kurtuluş mücadelesini örgütlemeyi, ekolojik yıkımı durdurmayı, cinsel yönelimlerinden dolayı baskı görenlerin özgürlüğünü kazanmayı amaçları arasında görmektedir.
Onlara and olsun!
İlk kadın ölümsüzümüz Meral Yakar’dan bugüne kapitalist-emperyalist eril dünya düzenine isyan ederek parti saflarımızda savaşırken güneşe gömülen, tüm kadın yoldaşlarımızın konumlandıkları tarihimizin en görkemli yerinden, denetleyen bakışları üzerimizde, kalpleri göğüs kafesimizde, zafere kadar çarpmaya devam edecek.
Birliğimiz; kuruluş mayasında daha ilk doğuş günlerinde yer alan enternasyonalizmin sarsılmaz ilkeleriyle, nihai zaferi enternasyonal proletaryanın dünya devriminde gören ve görevlerini burdan kuşanan, Türkiye – Kuzey Kürdistan Öncü Bölüğü olmanın onurunu, dün olduğu gibi bugün de, yarın da taşımaya devam edecektir. Birlik coşkumuzla dünyanın dört bir yanında vahşi kapitalizme, emperyalist haydutluğa karşı yükselen itirazları, protestoları, ayaklanmaları, silahlı isyanları heybetli Maoist gerilla ordulaşmalarını selamlıyoruz.
Komünist Parti Stratejik Bir Araçtır! İktidarın Ele Geçirilmesi Tüm Devrimlerin Temel Sorunudur!
Tüm devrimlerin temel odağı iktidar sorunudur. Gerici faşist devlet cihazı öğütülüp yok edilmeden, proletarya önderliğinde devrimci bir iktidar tesis edilmeden var olan kazanımlar korunamaz, geliştirilip ilerletilemez. 20. yüzyıl sosyalist ve halk devrimlerinin ezilen ve sömürülenler lehine yarattığı sosyal, siyasal ve ekonomik haklar bugün burjuvazi tarafından budanmaktadır. Komünist ve devrimci güçlerin zayıflığı, sınıf ve halk muhalefetinin cılızlığı sınıf düşmanlarımızın daha rahat saldırı pozisyonu almasına yol açmaktadır. Komünistlerin genel birliğinin platformu olan komünist partinin tayin edici önemi gerek tarihsel gerekse de güncel olgulardan doğru sabittir. İşçi sınıfının bir iktidar gücü olarak tarih sahnesine çıkması, tüm sömürü ve zor ilişkilerine son verip komünist topluma doğru yürümesi ancak ve ancak komünist parti ile olabilir. Sınıfın doğal bir parçası olan komünist parti, tüm örgütsel araçlar içinde en stratejik, en önemli olan silahtır. Bu silahtan mahrum olmak demek, beynin olmadığı vücut olmak demektir. Sınıf mücadelesi içinde başta işçiler olmak üzere tüm ezilen ve sömürülerin genel çıkarları için siyaset üretip, geniş halk kesimlerini örgütsel çerçevelerde sevk ve idare edecek komünist parti sorunu günümüzün en büyük eksiği ve sorunsalıdır. Savaş ve mücadele süreci komünist parti olmaksızın zafere taşınamaz. Taşınsa dahi devam ettirilemez.
Faşist diktatörlük koşullarında, savaş ve mücadele içinde çelikleşip kurumsallaşacak bir parti inşasını merkezi görev olarak kabul ediyoruz. Bu merkezi görevin ilk adımları arasında elbette ki örgütsel birliğimizi de görüyoruz. Dağınık, parçalı güçlerin ilkesel normlar bazında yan yana getirilip dizayn edilmesi hususu önemlidir. Sürekli kan kaybeden, dağılıp çözülen yapılar ne düşmana korku, ne de halka güven verebilir. Güçlü bir alternatif ortaya koyabilmenin ilk koşulu sağlam temellerde birlik kurmaktan geçmektedir. Her türden tasfiyeciliğe karşı, sağlam bir birlik hem içte hemde ittifaklar yoluyla dışta da kurumsallaştırılması gerekli olan temel ilkemizdir. Bu ilkeye hakkıyla hizmet edenlerin gelişip güçleneceğine dair en ufak bir kuşkumuz bulunmamaktadır.
Birlik irademizle, geleneğimizin 51. kuruluş yılını selamlıyor; 50. ölümsüzlük yılında kurucu önderimiz İbrahim Kaypakkaya şahsında mücadele içinde yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı büyük bir saygıyla anıyoruz. Zafere yürüyün diyen talimatları temel parolamızdır. Verdikleri emekler, yarattıkları değerler onur anıtlarımızdır. Geleneğimizin şanlı tarihine emek koymuş, yüzünü dönmüş, gönül vermiş tüm yoldaşlarımıza bu birliği büyütme çağrısı yapıyoruz. Kaypakkayacıların direniş ve isyan türküsü bitmedi. Bitirmeye de kimsenin gücü yetmez. Türkümüze soluk, yükümüze omuzdaş ve kavgamıza yoldaş olacaklarla zafere yürüyeceğiz. Tarihimize yaslanarak geleceği kazanacağız.
-BİRLİK MÜCADELE ZAFER!
-KAHROLSUN OPORTÜNİST, REVİZYONİST, HER TÜRDEN TASFİYECİLİK!
-YAŞASIN PARTİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ!
-KAYPAKKAYA GÜZERGAHINDA PARTİ İNŞASINA OMUZ VERELİM!
ÖNCÜ PARTİZAN – DEVRİMCİ DEMOKRASİ